Diğer bölümlere sol taraftaki Mart ayı arşivinin altından
ulaşabilirsiniz.
Komiser Necdet karakolda sakin bir gece geçirmeyi
planlıyordu oysa ki, biraz çekmecesinde sakladığı kanyaktan yudumlayacak azıcık
ta kestirip sabah olunca evinin yolunu tutacaktı, ama öyle görünüyordu ki bu
gece uzun olacaktı.
Şoka giren Aslı oradan uzaklaştırıldıktan ve
yardımcılarını çağırdıktan sonra etrafa bakındı komiser. Bir intihar notu aradı
gözleri ki olay hemen kapansın cinayet soruşturmasına dönmesin ama bulamadı.
Çekmeceleri karıştırırken psikiyatrist Yavuz Ataman diye bir adamın
kartlarından bir deste ve yanında da bir günlük buldu. Günlük Mahir Tandoğan diye
birine aitti, oysa ölen adamın adı Rahmi idi, en azından cüzdanından çıkan
nüfus kağıdında öyle yazıyordu. Belki bir ev arkadaşı vardır diye düşündü. Evi bir kez daha dolaştı. Bir oda
hariç hepsi aynı zevkte döşenmiş, mükemmeliyetçilik fışkıran gösterişli bir
daireydi. Sadece köşedeki o tek oda farklıydı. Kitap yığınlarıyla dolu, karışık,
içinde birkaç eski giysinin bulunduğu bir gardrop, bir komodin, eski bir berjer
ve tek kişilik gıcırdayan bir somyadan başka birşey bulunmayan , küçük
penceresinden arka sokağın dönemecini gören bu odada farklı biri yaşıyor
olmalıydı.Oda’nın içinde sanki eski bir çiftlik kokusu hakimdi. Bir de gri telsiz
telefon ana ünitesi vardı , ölen adamın elindeki telefon bu odaya ait
olmalıydı. Yatağın yanında duran küçük komodinin çekmecesini açtı, bir yangına
ait birkaç gazete küpürü buldu, sararmış kupürlerden sadece birinin üzerinde
tarih vardı ve tam 12 yıl öncesi Agustos’una
aitti. Ankara yakınlarında neden çıktığı
belli olmayan bir çiftlik yangınında ölen bir karı-koca’dan bahsediyordu haber.
Serpil ve Hamdi Gürsu idi karı kocanın adı. Ölen adamın soyadı da Gürsu değil
miydi?
Komiser Necdet’in kafası yavaş yavaş karışmaya
başlamıştı. Ortada bir gariplik kokusu alıyordu polis içgüdüsüyle ama henüz tam
olarak olaya vakıf olamamıştı. Şu anda kesin olarak tek bildiği ölen adamın
adının Rahmi Gürsu olduğu, İstanbul hukuk mezunu olduğu ki diplomasını bulmuştu
ve bu evde kendini öldürdüğüydü. Fakat evde olan diğer herşey Mahir Tandoğan
adınaydı ; faturalar, kartlar, mektuplar, yazışmalar, dairenin kontratı,
anlaşma dosyaları, müşteri kayıtları, herşey ve anlaşıldığı üzere Mahir
Tandoğan çok başarılı bir avukat olacaktı ki bu daireyi karşılayabilecek
güçteydi... Tüm bunları kafasına not eden komiser Necdet’in araştıracak çok şeyi
vardı. Birden aklına çekmecede kartını bulduğu psikiyatristi aramak geldi, ama
bu işi karakola dönene kadar ertelemeye karar verdi.
Mahir’in evinde ölen Rahmi kimdi? Mahir Tandoğan
neredeydi? Rahmi Gürsu ile aynı evi mi paylaşıyordu, en azından adama bir oda
mı vermişti, niye Mahir gibi bir adam bir başkasına bu muhteşem evinde bir oda
verirdi hem de kendi mükemmelliyetçiliğine uymayan sanki yıllar öncenin
eşyalarıyla döşenmiş bir oda,...? Öyle ya da böyle öğrenecekti.
Çağırdığı diğer
polisler komşular ile konuşmuşlar ve evde yaşayan adamın Mahir adında çok
başarılı genç bir avukat olduğunu, güzel bir kadından yani bugün komiserle
birlikte gelen kadından başka fazla geleni gideni olmadığını öğrenmişlerdi.
Evde başka bir adamın yaşayıp yaşamadığına dair hiçbirşey bilmiyorlardı,
görmemişlerdi.
Komiser Necdet şoktan çıkıp kendine geldikten sonra
Aslı hanım ile konuşmanın en aydınlatıcı şey olacağını düşünüyor fakat o zamana
kadar da boş durmak istemiyordu. Aslı hanım neden evi bilmiyormuş gibi davranıp
O’na adres aratmıştı, madem buraya sık sık gelip gidiyordu; bu da büyük bir
soru işaretiydi komiser için.
Psikiyatristin kartını yanına alarak karakola döndü
ve bilgisayarın başına geçerek Rahmi Gürsu adını yazdı. Sabıka kaydı ve parmak
izi olmadığından adam hakkında hiçbirşey çıkmadı. Bu sefer arama motorlarını
denedi. Yerel bir gazetede ağaçtan düşerek ölen Rahmi Gürsu’nun kardeşi 8
yaşındaki Mahir Gürsu hakkında bir habere rastladı. 27 sene evveline aitti.
Enteresan olan Mahir Gürsu’nun ağaçtan düştüğü çiftliğin 12 sene önce yanan
çiftlikle aynı olmasıydı. Komiser Necdet’in kafası iyice karışıyordu. Mahir
Tandoğan için arama emri çıkartmıştı ama adam yer yarılmış içine girmişti
sanki. Arabası apartımanın kapısında bulunmuştu. Gündüz iş yerindeydi, toplantıdan
toplantıya koşturmuş akşam Japon iş adamını yemeğe götürmüş, sonra da evine
döneceğini söyleyerek ayrılmıştı yanındaki adamlardan. Ama evde sadece
kafasında bir kurşunla yatan Rahmi Gürsu vardı, yoksa Rahmi intihar etmemiş
Mahir tarafından mı vurulmuştu? İntihar süsü verilmiş bir aşk cinayeti olabilir
miydi? Ama cinayet olsa Rahmi’yi kendi evinde öldürüp intihar süsü verecek
kadar salak olamazdı bu Mahir.... Çok fazla soru işareti çok fazla karmaşa
vardı...
Arkasına yaslandı Necdet. Etrafına bakınıp kimsenin
bakmadığını anlayınca çekmecesindeki kanyaktan bir fırt çekerek rahatladı,
sonra telefonu eline alıp psikiyatristin cep numarasını çevirdi. Uykulu bir ses
açtı telefonu, ne kadar geç olduğunu farketmemişti komiser, oysa saat sabahın 1
30 uydu. Ben komiser Necdet dedi, bu saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm ama
acil olarak hastalarınızdan biri hakkında sizinle görüşmem gerek adı Mahir
Tandoğan.
Ahizenin diğer ucunda bir sessizlik oldu. Birşey mi
oldu komiser bey? diye sordu sonra psikiyatristin düşünceli sesi. Mahir bey’i
hiçbir yerde bulamıyoruz, kendisinin dairesinde Rahmi Gürsu adında biri ölü
olarak bulundu dolayısıyla kendisine ulaşmamız gerek.
Yavuz Ataman derin bir iç çekişten sonra, bu konu
telefonda konuşulacak kadar basit değil memur bey dedi, isterseniz karakola
gelip size olayı anlatayım, nasıl olsa artık doktor hasta gizliliğinin bir
hükmü de kalmadı, hastamı kaybettim.
Yavuz Bey 20 dakika kadar sonra karakoldaydı.
Yüzü bembeyaz kesilmiş bir şekilde komiserin karşısında oturuyor, konuya nasıl
gireceğini, komiserin anlayacağı kelimelerle olayı nasıl anlatacağını
düşünüyordu.
Sizi dinliyorum Yavuz bey dedi Necdet , adamın önüne
getirilen kahveden bir yudum almasını bile beklemeden.
Necdet bey, intihar
ettiğini söylediğiniz Rahmi Gürsu ile hiçbir yerde bulamadığınızı söylediğiniz
Mahir Tandoğan asıl adıyla rahmetli Mahir Gürsu, aslında aynı kişidir.
Necdet’in
suratı tarif edilemez bir şekle büründü, Ne? Nasıl? dedi.
Bölmeyin sadece
dinleyin, anlayacağınız şekilde anlatmaya çalışacağım. Rahmi aynı zamanda
Mahir’dir. Bizim tıp dilinde çoklu kişilik bölünmesi dediğimiz bir hastalık
vardır. Travmatik olaylar ertesinde, beyin yaşananlar ile başedemediği zaman,
kendini korumak amacıyla birbirinden haberdar olan veya olmayan farklı
kişilikler yaratabilir. Bu kişiliklerin her birinin kendine ait ve diğerinden
çok farklı olan özellikleri olabilir. Konuşma şekilleri , yürüyüşleri, kendilerine
yazdıkları geçmişleri, uğruna yaşadıkları gelecekleri, kısaca herşeyleri
birbirlerinden çok farklılık gösterebilir ; karakterleri genelde birbirini
tamamlayıcı olmakla beraber çok farklı da olabilir hatta bazen bir kişilikten
diğerine geçildiğinde göz renginde bile değişme gözlenebilir...
Necdet ağzı açık
dinliyordu...
Rahmi ile Mahir iki kardeştiler. Biri içine kapanık ve asosyal
diğeri ise çok hırslı ve atak kişiliklerdi. Çocukken de öyleydiler,
büyüdüklerinde de öyle oldular. İyice kafanız karıştı değil mi Komiser bey,
açıklayacağım. Mahir, Rahmi 10 yaşındayken ağaçtan düştü ve öldü. Ailesi
Rahmi’yi suçladı ve çocuğu dışladı. Suçluluk duygusu empoze edilerek büyüyen
Rahmi, derslerinde çok başarılı olup avukat çıkmasına rağmen gerçek hayatta
başarılı olamadı. Çekingen ve asosyal hali O’nu hayatta tutunmaktan alıkoydu.
Ve işte o zaman Mahir devreye girdi. Rahmi’nin beyni ölen kardeşini hayata
getirdi ve Mahir’e kendinde olmayan tüm karakter özelliklerini yükledi. Mahir
başarılı bir avukat, Rahmi başarısız bir avukat, Mahir dışadönük ve hırslı,
Rahmi içekapanık ve asosyal bunlar gibi birbirinin zıttı ve tamamlayıcısı olan
iki kişilik geliştirdi Rahmi’nin beyni. Zamanla Mahir baskın karakter haline
dönüştü ve Rahmi karakterinin varlığından haberdar hale geldi. Rahmi, Mahir’i
yarattığının farkında değildi, terapilerimizde Mahir’den kafamdaki ses diye
bahsederdi hep. Mahir istediği zaman ortaya çıkar, Rahmi’yi bastırırdı. O
yüzden bütün hayat Mahir Tandoğan’a aitmiş gibi görünüyor. Avukat olduğu için
de kendine ait sahte belgeler çıkartıp onlarla bir hayat kurması da zor olmadı
zaten. Mahir zapta rapta gelmez bir adamdı, cani ruhluydu, 10 yıl kadar önce
ailesinin oturduğu çiftlikte yangın çıktı tam da o gün Rahmi terapisine
gelmemiş, ortadan kaybolmuştu. Sonra haberi okuduğumda durumu anladım ama benim
hastam, kendi ayaklarıyla kafamın içinde sesler duyuyorum, garip mekanlarda
buluyorum kendimi, hatırlamadığım günler var yaşamımda diye gelen Rahmi idi,
her ne kadar kısa zaman sonra Mahir ile tanışsam da, hasta-doktor gizliliği
doğrultusunda kimseye birşey söyleme hakkına sahip değildim.
Neyse...Üniversite’yi bitirdiğinden beri Rahmi’yi tedavi ediyor, kişilikleri
birleştirmeye çalışıyorum hatta son zamanlarda epey ilerleme kaydetmiştik.
Sanki birşey Rahmi’ye güç verir olmuştu, artık istediği zaman Mahir’i arka
plana atabiliyordu ve yavaş yavaş kafamdaki ses diye bahsettiği Mahir’in
varlığını hissetmeye başlamıştı. İntihar etme meyli olan kişilik hep Rahmi idi
ama son zamanlardaki mutlu hali bunu yapanın Mahir mi Rahmi mi olduğu konusunda
beni düşündürtüyor. Fakat büyük olasılıkla yine Rahmi çünkü Mahir asla bunu
yapacak bir kişilik değildir. Zaten sizin için bunun çok ta bir önemi yok değil
mi komiser bey; kısaca bulduğunuz adam Rahmi Gürsu’dur ve Mahir Tandoğan’ı
boşuna aramayın çünkü Rahmi’nin beyninde ikisi birden ölmüştür.
Komiser Necdet uzun süre sessizce kalakaldı ve
duyduklarından sonra hiç çekinmeden doktorun önünde kanyağını çıkarıp bir fırt
çekti ve konuşmaya başladı.
Peki Aslı diye birinden bahsetti mi size Rahmi veya
Mahir diye sordu. Aaa evet Aslı konusu dedi doktor. Aslı Mahir ve Rahmi’nin
aynı anda sevdiği kadındı. Mahir ile iş dolayısyla tanışmışlar, sözde aşık
olmuşlar ve evlenme hazırlıklarındaydılar. Bir gece Rahmi kendini çok kötü
hissettiği ve eline silahı alıp şakağına dayadığı anlardan birinde kafasındaki
sesin O’nu telefona yönlendirdiğini ve sanki bir numara fısıldadığını
söylemişti. Bu ses Mahir’di. Rahmi kendini yani aynı zamanda Mahir’i de
beraberinde öldürmesin diye O’na kendi evleneceği kadının numarasını fısıldamış ve
hayata bağlanmasını sağlamıştı. Mahir dalavereci bir kişilikti, Aslı’yı sevdiği
için değil yanında güzel bir kadın taşımaktan haz duyduğu için istiyordu daha çok ve
Aslı’nın Rahmi’ye iyi geleceğini, O’nunla konuşup yaşamak için ikna edeceğini
biliyordu. O zamanlar Mahir’in Rahmi karakterine tamamen hükmedebildiği
zamanlardı ki Aslı, Rahmi’nin de hayatına girdikten sonra bu dengede Rahmi
lehine çok fazla gelişme olmuştu. Tabi Rahmi ve Aslı hiç görüşmediler. Rahmi,
Mahir’i bilmiyordu, Aslı’yı görürse olacaklardan haberi yoktu ama aynı beynin
ürünü olan bu kişilikler aynı zamanda yarattıkları senaryoları da farketmeden
bir şekilde birbirlerine empose edip koruyorlardı. O yüzden Rahmi, Aslı ile
sadece aylarca telefonda konuştu, hiç buluşmak istemedi. Neden görüşmek istemiyorsun diye sorduğumda hep daha zamanı
değil diye geçiştirdi. Sanırım Aslı Hanım da Rahmi’ye karşı bir bağ hissetmiş
olacak ki O da aylarca telefonla görüşmeyi sürdürdü ve Mahir’in varlığından
dolayı görüşmeyi hiç talep etmedi.
Aslı konusu da böylece açıklığa kavuşmuş oluyordu
Komiser Necdet için, şimdi son olarak ta gidip Aslı’yı ziyaret etmek; Rahmi
ve Mahir ile olan ilişkilerini de bir farklı açıdan kendisinden dinlemek
istiyordu. Aslı’nın yattığı hastaneye doğru yola çıktılar doktor Yavuz ile
birlikte... Aslı’nın odasına geldiklerinde durumu Aslı’ya nasıl
açıklayacaklarını düşünerek ikisi de birbirlerine baktılar ve içeri girdiler.
Aslı Hanım geçmiş olsun, size birkaç sorumuz olacak ve anlatacak bir de
hikayemiz var dedi Komiser Necdet ama Aslı kaşlarını kaldırıp yan yan ve
sinirli bir şekilde bakarak komiserin daha önce duymadığı kalın ve sert bir ses
ile beni biriyle karıştırıyorsunuz benim adım Sıla ve sizi hayatımda daha önce
hiç görmedim dedi....SON
Alev Keskin
hos guzel bi kuramm
YanıtlaSilTeşşekkürler Sevgili deepriver... Size keyifli birkaç dakika geçirtebildiysek ne mutlu bize...
SilSelam Alev enteresan bir roman deneyimi oldu benim için ilgiyle ve merakla takip ettim Sen psikologsun elbette daha iyi bilirsin ama bir insanda bu kadar derin bir kişilik bölünmesi olabiliyor olması beni şaşırttı Romanını bizimle paylaştığın için teşekkür ederim bu gök kubbenin altında daha yazılacak romanlar şiirler hikayeler ve söylenecek sözler olduğuna inanıyorum Roman paylaşımın olacak mı bilmiyorum ama bu sayfadan seni takip etmeye devam edeceğim @trndmrz
YanıtlaSilHem de nasıl kişilik bölünmeleri olabiliyor şaşarsın, benim yazdığım hiç birşey..
SilOkudugun ve yorumlarını esirgemediğin için ben teşekkür ederim sana esas. Burada başka neler paylaşılacak zaman gösterecek, hepberaber bekleyelim görelim diyorum.:)
Çok sevgiler
harika olmuş. sayende bir kere daha kendimle gurur duydum.mükemmel olanı buluyorum. yorum yapmak ne hadime. usta edebiyatçılar birleşse en fazla bir iki yazım hatası bulabilir ancak... haklısın bunu sündürsek roman dizi flim olurmuş. aslında hala geç değil:) kişilik bozulmaları yaşanan gerçekler. bazen farkında olmadan normal görünen insanlar bile yaşıyor. karısının yanında kılıbık olan birliğine kök söktüren komutanlar bilirim. camide din anlatıp sokakta kızlara asılan hocalar da aşikâr. yalnız tek ilginç nokta kızın sıla olması sanırım. kapanışta bir gol daha atmışsın. her ne kadar şizofren olmasamda benimde mahir versiyonum var. senin de olduğu gibi.
YanıtlaSilşizofrenlik farklı bir hastalık.burada çoklu kişilik ten bahsediyorum. mahir ve rahmi; aslı ve sıla isimlerinde anagram var okuyucuya ipucu vermek adına, ama çok az kişi buna dikkat etti:) dikkat eden olayı çözüyor zaten:)aferim bu arada:)dikkatli okuyucusun aynı kişi oldugunu anlayan az insandan birisin.teşekkürler:)
Silçok etkilendim gerçekten, elinize sağlık..
YanıtlaSil