Neden Buradayız?

Sosyal Medyacı küçük kardeş yeni böbrek nakli olmuş büyük kardeşe demişti ki beş yıl önce "bre kardeş gel beraber kardeş kardeş bir blog açalım, hem çalalım hem oynayalım; bizimle oynamak isteyenleri de aramıza kata kata kocaman bir aile olalım."

İşte böyle çıktık yola,hem kendimiz için hem sizin için, hayatın ve hayatlarımızın içinden, aklımızdan geçenleri, aman aklımıza gelmesin dediklerimizi; görüşlerimizi; yaşanmışlıklarımızı ve yaşanmışlıklaşmasını umduklarımızı; Dün’ün Bugün’ün olası Yarınların içine Siz dostları da katıp, arkamızda rüzgar önümüzde hayat, savrulalım dedik.

Her telden çalmak için burdayız, hem ağlatıp hem güldürmek, bazen güldürürken ağlatıp bazen ağlatırken güldürüp hep düşündürmek için. Gün gelecek stresimizi atacağız birlikte, gün gelecek kızıp bağıracağız ama inanın kızarken bile mutlu olacağız; Çünkü biz inanıyoruz ki mutluluk varılacak hedef değil, katedilen yoldur. Biz bu yolda iki mutlu noktayız ve sizlerle bir sürü mutlu noktacıklar olmak için buradayız....



3 Mart 2012 Cumartesi

İki adam ve bir kadın; bir adam ve iki aşk (2.bölüm)

1. Bölüme sol taraftaki Mart ayı arşivinin altından ulaşabilirsiniz.


Rahmi de böyle bir cevap beklemiyor olacak ki elindeki silahı önündeki çalışma masasının üzerine bıraktı. Aklına öylesine gelen bir numarayı çevirmiş, nefret ettiği yaşamdan kurtulmadan evvel son kez bir insan sesi duymak istemişti gerçekten.  Büyük olasılıkla ya telefona kimse cevap vermeyecek ya da cevap veren manyak mısın be adam deyip suratına kapatacaktı ama bunların hiçbiri olmamıştı. Tatlı ve genç bir ses, ama en az sanki kendisi kadar hayatından memnun olmayan ve yanlız bir ses O’na hiç de ummadığı bir şekilde yanıt vermiş ve ahizenin diğer ucunda Rahmi’nin ağzından çıkacak kelimeleri beklemekteydi. Adamın içi bir anda yaşama ve o kıza yardım etme isteğiyle doluverdi. Yaşamak için ihtiyacı olan tek şey birinin yaşamak için ona ihtiyaç duyması mıydı? Bu kadar basit miydi yani?

Az önce ölmeye son derece kararlı adam böylesine düşüncelere dalmışken ilk duyulan ses Aslı’nınki oldu; Neden ölmek istiyor sunuz, Size kendinizi bu kadar çaresiz hissettirecek ne yaşadınız, anlatmak ister misiniz? Rahmi de içinden peki Siz diye geçirdi;  gecenin bu saatinde arayıp ölmek istediğini söyleyen bir adamla konuşacak kadar nazik bir insan mısınız yoksa bu kadar yanlız mı, aynı benim gibi.

Rahmi Ankara’ya yakın bir çiftlikte büyümüştü. Anne ve babası hayvancılıkla ugraşırlardı; minik de bir mandıraları vardı; süt yoğurt falan satarlardı işte. Rahmi tek çocuk değildi aslında, bir kardeşi vardı. Şimdi yüzünü hatırlamakta zorlandığı, henüz 8 yaşındayken ağaçtan düşüp kafasını taş’a çarparak hayatını kaybetmiş bir kardeşi. Rahmi 10 yaşındaydı o zaman; birlikte kocaman Çınar’a kadar yarışırlardı ve kim önce ağaca tırmanırsa o yarışı kazanır, kaybeden de o gün ineklerin sağılmasına yardım ederdi. Her zaman 0’ndan daha hızlı koşan daha atak, daha çevik ve aynı zamanda çok daha hırslı kardeşi o gün de yine ben kazanacağım inekleri sen sağacaksın tutkusuyla pervasızca ağaca tırmanırken birden Rahmi'ye çarpıp ayağı kayarak düşmüş ve düştüğü yerden bir daha kalkamamıştı.
Başından akan kanların oluşturdugu minicik bir göl içerisinde yatan minicik bir çocuk...Bu görüntüyü hiç unutmadı Rahmi; anne ve babasının O’na nefret eden gözlerle suçlarcasına bakışlarını hiç unutamadı. Bu suçlayan bakışların O’na son bakışları olduğunu da unutmadı. O günden sonra hüzün ve sessizlik hakim olan evde Rahmi yokmuş gibi davranıldı, sadece ihtiyaçları karşılandı. Kendini derslerine verip çok başarılı bir öğrenci olan Rahmi Üniversite sınavlarını kazanıp İstanbul’a geldi. Çok başarılıydı başarılı olmasına ama kağıt üzerindeki notlarda, bunun dışında sessiz, sakin, içine kapanık ve asosyal oluşu O’nu iş hayatında başarılı olmaktan alıkoymuştu. Sayısını unuttuğu iş değiştirmelerden sonra her şeyi bırakıp kendini eve kapatmış, anne ve babasının çiftlikte çıkan yangında hayatını kaybetmeleriyle kendine kalan arazinin satışından aldığı paranın faiziyle yaşamaya başlamıştı...
Ama artık yavaş yavaş parası tükenmeye başlamış, zaten çok az olan arkadaşları birer birer kendinden uzaklaşmış, dünyada kendinden ve kurtulamadığu suçluluk hissinden başka hiçbirşeyi kalmadığından, nefes alma isteğini kaybetmiş ve kardeşinin yanına gitmek üzere silahı eline almıştı. Fakat içinde bir yerlerde O’na yaşamaya devam etmesi gerektiğini söyleyen bir ses vardı, sanki O’nunla konuşuyor, yaşaması için ikna etmeye çalışıyordu. Belki de bu ses yüzünden telefonu eline almış, diğer elinde silahla aklına geliveren ilk 7 numarayı çevirmişti. Ve işte şimdi karşısında daha önceden tanıdığını hissettiği,  nazik ve yalnız bir ses vardı,  henüz sesin adı yoktu ama öğrenecek ve gecelerce O’nunla konuşacak, konuştukça görmeden aşık olacaktı Aslı’ya...Peki ya Aslı...İçindeki boşluğu Rahmi’nin sesi ve duygusallığı ile doldurup Mahir’in başarı ve  kendine güveniyle  mi bütünleyecekti....


Alev Keskin
-->

3 yorum:

  1. Selam Alev Romanın 2. bölümünü de ilgiyle okudum gerçekten sürükleyici blogu sık kullananlara ekledim takip edeceğim Bu bölümde sevgisiz büyüyen insanların ilerleyen yıllarda asosyal olmasını düşündürttü sevgi yaşamın temeli Belki genelleme yapmak doğru değil ancak suçlara karışmış insanlar anne babası ayrılmış ya küçük yaşlarda kaybetmiş ya da onlar olsa bile sevgisiz büyütülmüş insanların arasından çıkıyor maalesef. İlgiyle takibe devam eline yüreğine sağlık @trndmrz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Senin yüreğine sağlık sevgili @trndmrz. Her bölümün sana hissettirdiklerini anlattığın için ayrıca teşekkür ederim. Bittikten sonraki genel yorumun ne olacak çok merak ediyorum:) Şu andaki tespitinin ilerde birşeylere yol açacağı kesin ama ne olacak bu ilerleyen bölümlerde göreceğiz:))Fazla uzatmadan bitireceğim merak etme, sadece olmazsa olmazları yazıyorum mini roman-hikaye dedik baştan yoksa bundan bir kitap çıkarabilir mişim yazmaya başlayınca farkettim:)
      Sevgiler

      Sil
  2. böyle insanlara çok kızıyorum. sıkışınca hemen intiharı planlıyorlar. hayat kimseye kolay değil. zaten yaratıcı test etmek için yaşatıyor. sınava tabi tutup geçene ödül kalana ceza veriyor. sınavım kolay olsaydı bende basit olurdum. ben hiçte hafife alınacak bir insan değilim. (ukala ben:)) )yorum dersen. bu kısmada yorum yok. ben işin zihinsel sonucunu bekliyorum. :))

    YanıtlaSil

Çok teşekkür ederiz,yorumlarınız bizim için çok değerli.