Diğer bölümlere sol taraftaki Mart ayı arşivinin altından ulaşabilirsiniz.
Aslı Halkla ilişkiler
mezunuydu ve bir ajansta müşteri temsilcisi olarak çalışıyordu. İşini sevdiği
ölçüde bir o kadar da başarılıydı, yani Aslı da ağzı iyi laf yapanlardandı ve
şimdi eve gidip ahizeyi kaldıracak, Rahmi’yi arayacak ve duydugu “Buyrun”
kelimesinden sonra Rahmi’nin konuşmaya başlamasına fırsat bile vermeden
içindekileri bir bir dökecekti, asla yumuşamamalı, kararlı olmalıydı.
Öyle de yaptı. Hızla kapıyı
açtı, içeri hızla girdi ve yine aynı hızla telefonu kaptığı gibi kanepesine
uzanarak Rahmi’ye ait 7 numarayı hızla çevirdi ve tek çalıştan sonra açılan telefondan
gelen buyrun’dan sonra planladığı gibi hemen konuya girdi. Rahmi’nin sesi
çıkmıyor, ahizenin diğer ucunda Aslı’yı dinliyordu. Aslı Rahmi’nin binbir güzel
kelimeyle kendisini kararından vazgeçirmeye çalışacağını düşünmüş hatta belki
de böyle olmasını ummuştu ama gidişat düşündüğü gibi değildi. Çok kararlı ve
vazgeçilemez bir biçimde konuşmuş olmalı, Rahmi’ye söyleyecek söz bırakmadan
her ihtimali bir bir sıralayıp ilişkilerinin tüm devam olasılıklarını çürütmüş
olmalıydı ki Rahmi sessizliğe gömülmüştü...Aslı’yı hayal kırıklığına uğratacak
şekilde susuyordu işte... Tüm çekingenliği Aslı ile konuşurken kaybolan ve
bambaşka birine dönüşen Rahmi yine kendini sessizliğinin arkasına saklamış
seyrediyordu. Korktu Aslı çok korktu ve korkmakta da haklıydı.
Sonunda ahizenin diğer
ucundan ezilmiş tek bir cümle duyuldu, peki sen nasıl istersen, elveda ilk ve
son aşkım, mutlu ol... Ve telefon kapandı.
Ah ne yapmıştı Aslı,
zaten yaralı ve aşık bir adama söylenecek sözler miydi söyledikleri, O’nu
ölümün eşiğinden kendisi kurtarmış şimdi yine kendi elleriyle uçurumun kenarına
getirmiş haydi atla demişti.
Birden gerçeğin farkına
vardı, ne yapabilirdi, evini bile bilmiyordu, yüzünü bile görmemişti ve aşık
olduğu adamlardan birine ait elinde sadece
bir telefon numarası vardı. Polis... evet polis’e gitse durumu anlatsa belki
telefon numarasından adres bulabilirler, kendine birşey yapmadan Rahmi’yi
kurtarabilirlerdi. Gerçi onlara da laf anlatmak deveye henden atlatmaktan zordu
ama bir şansını denemeliydi. İlk önce bilinmeyen numara servislerinden telefon
numarası verip adres almaya çalıştı ama kayıtlı adres yoktu, yani son çaresi
polisti.
Koşarak dışarı çıktı ve
arabasına atladığı gibi en yakın karakolda aldı soluğu. Şanslıydı, nöbetçi
komiser duyarlı bir adamdı, birkaç tuşa dokunup hemen telefon numarasına ait
adresi çıkardı ve acele edin hanımefendi durum dediğiniz gibiyse geç kalmak
istemeyiz diyerek Aslı ile birlikte bilgisayarın onlara verdiği adrese doğru
yola çıktılar.
Araba hızla ilerlerken
Aslı şaşkınlık içinde etrafına bakıyordu, bu sokakların hepsinden neredeyse her
gün geçmiyor muydu yoksa korkudan etrafı birbirine mi karıştırmıştı. Yok hayır
yanılmıyordu, Mahir’in evine doğru giden yol üzerindeydiler. Demek Rahmi bu
kadar yakında oturuyordu; belki de yürürken sokakta defalarca yanyana
geçmişlerdi birbirlerini tanımadan kimbilir. Aslı bu düşünceleri telaş ve
korkusunun üzerine örterek kendini sakin tutmaya çalışırken birden Komiser
arabayı Mahir’in oturduğu apartımanın önünde durdurdu. Adres burasıydı, Sarmaşık
sokak numara 17 Daire 8 dedi komiser, hadi acele edin çıkalım. Aslı’nın şaşkınlığı doruklara ulaşmıştı, artık
hiçbirşey düşünemiyordu, neler oluyordu, nasıl olurda Mahir ve Rahmi’nin adresi
aynı olabilirdi....
Komiser önden, uyuşmuş
bir şekilde Aslı arkasından asansöre doğru koştururlarken Aslı’nın kanını donduran, yüreğini delip
geçen, bir daha asla kulaklarından silinmeyecek ve O’dan belki de yıllarını
çalacak o tek el silah sesi duyuldu. Lütfen beynimin bana oynadığı oyunlardan
biri daha olsun bu ses diye kendi kendine yalvardı Aslı ama değildi. Komiser
Necdet de aynı sesi duymuş, yüzü burulmuş ve asansörü beklemeden hızla
merdivenlere doğru koşturmuştu, Aslı da yine arkasından...
Rahmi, Aslı ile konuştuktan sonra daha doğrusu Aslı
konuştuktan Rahmi sessizce dinledikten sonra, O’nu hayata bağlayan aşkının
başkasını da hayata bağladığı düşüncesinin aslında bir yalandan ibaret olduğunu
anlamış ve aylar öncesinde herşeyin başladığı andaki haline geri dönüvermişti.
Çekmeceyi açmış, silahını sağ eline almış, evdeki 2 farklı telefon numarasından
Aslı ile konuştuğu, çoğu zaman komodininin
kilitli çekmecesinde saklı durmaya alışmış gri ahizeli telefon da diğer elinde
bir süre öylece durup beklemişti. Belki Aslı yeniden arar da söylediklerini
söylenmemiş kılar diye...Ama Aslı aramadı, aramak aklından geçmedi, O Rahmi’ye
ulaşma telaşındayken Rahmi Aslı’nın umursamadığını düşünerek telefona baktı ve
bekledi, bir daha baktı ve bir daha bekledi. Aslı tam asansörünün kapısına
gelene kadar bekledi, silahın sesini duyacak kadar yakında olduğundan ve
kendisini aradığından habersiz , tetiği çekti, kafasından O’na seslenen diğer
sesi bu sefer hiç dinlemedi.
Komiser Necdet ve Aslı sekizinci kata ulaştıklarında,
sokak kapılarını açıp dışarı fırlamış meraklı komşu bakışları eşliğinde, 8
numaralı kapıyı önce usül itibariyle çaldı Necdet, ardından da hiç beklemeden
kırdı.
Aslı delirmiş gibiydi, sayısız gecelerini ve
hayatının belki de en mutlu ve umutlu saatlerini geçirdiğine inandığı Mahir’in
dairesinde Rahmi’yi arıyor ve beyni bu karmaşaya bir yanıt veremiyordu. Çarpık
düşünceler bozuk bir plak gibi gıcırdayarak dönüp duruyordu zihninde.
Sokak kapısının direk olarak salona açıldığı dairede,
Aslı’nın çok yakından tanıdığı, gecelerce önünde oturup yetiştiremediği
projeleri tamamladığı çalışma masasının ayaklarının dibinde, kan gölünün
ortasında, yüzü duvara dönük yatan bir adam, üzerinde geçen baharda kendisinin
Mahir’e aldığı kazak, Mahir’in eşofmanı, ayağında Mahir’in terlikleri, elinde
daha önce hiç görmediği gri telefon ahizesi ve o korkunç sesin sahibi silah...Koştu
Aslı, çarpılmış düşünceleriyle beraber, karışmış duygularıyla, sorularıyla,
bulamadığı cevaplarıyla ve pişmanlıklarıyla beraber koştu. Aşklarıyla beraber,
yitirmişlik ve yitirilmişlikleriyle beraber 10 adımlık mesafeyi sanki 10 saatte
koştu. Komiser Necdet’in dokunmayın diye bağırışını umursamaksızın yerde yatan
Rahmi’yi sırtüstü çevirdi ama gördüğü Mahir’di. Bir Mahir’i gördü Bir Rahmi’yi;
bir Rahmi’yi bir Mahir’i...Ellerini dizlerine kavuşturup kan gölünün ortasında
öylece kalakaldı...Ta ki birileri kenetlenmiş kollarından O’nu zorla tutup
ambulansa bindirene kadar kıpırdamadan kaldı Aslı...
Son bölüm için tıklayın!
Alev Keskin
Bir iki gunluk yogunluktan dolayı yorumlarımda gecıkme oldu.. ama ozellıkle son bölümde heyacanım doruga ulasmıs durumda,sabırsızlıkla beklıyoruz.. Nısret Kantarcı Tasan..
YanıtlaSil2 bölüm kaldı hatta belki hepsini yarın koyarım Nusret Teyze daha fazla bekletmem. sayfa uzunluguna bağlı:) zaten anlaşılmış olmalı işin özü ama bilmem??? hala tahmin alamadım:)
SilBu bolumlerde heyecan vardi mahir rahmi ayrimini tam anlayamdim roman konusunda cahilim soyledigim gibi buna ragmen hos bir deneyim yasiyorum kalan bolumler icin meraklandim supriz var bunu hissediyorum kalemine (klavyene:)) saglik iyi geceler @trndmrz
YanıtlaSil:))Çok naziksin, okuduğun için ben teşekkür ederim sana...sevgiler
Sil